Dünyayı tehdit eden en büyük hastalıklar arasında gösterilen kanser, yıllardır milyonlarca insanın hayatına mal olmuş sonuçlar üreten bir hastalıktır. Kanser, vücuttaki hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalması sonucunda ortaya çıkar. İnsanların yaygın olarak yakalandığı bu hastalığa çok enteresandır ki bazı hayvanların yakalanmadığı bilim adamlarınca tespit edilmiştir. Peki, hangi hayvanların kansere karşı korunma mekanizması vardır?
Filler
Filler, olağanüstü fiziği ile dikkat çeken, yaşayan en büyük hayvanlardandır. Chicago Üniversitesi tarafından yapılan araştırmada fil genomunda tespit edilen p53 isimli genin kanserle mücadele edici özelliği saptanmıştır. Söz konusu gen, insanda sadece 1 adet bulunurken filde bu sayının 20 olduğu bilim adamlarınca tespit edilmiştir. P53 geni hasarlı hücrelerin kendisini onarması için gerekli süreyi sağlayıp hasarlı hücreyi kurtarıyor. Zaten kanserin oluşma sebebi de pratik bilgiler araştırmaları ile kolayca öğrenileceği gibi zarar gören hücrelerin toparlanması için gerekli süreyi vücut temin edemeden kontrolsüz şekilde hücre çoğalmasının devam etmesidir.
Kutup Balinalar
Yaşayan en büyük canlı olma özelliği taşıyan ve 200 yılı aşkın ömre sahip olan kutup balinalarının hiçbir şekilde kansere yakalanmadığı bilim adamlarınca tespit edilmiştir. Peki, neden kutup balinaları kansere yakalanmaz?
Bu sorunun net bir şekilde cevabı bulunamamıştır. Fakat bilim adamları kutup balinalarının genlerinde oluşan mutasyon sonucunda kansere yakalanmayan koruyu bir zırh geliştiğini belirtmektedirler. Böyle bir teori günümüz dünyasında yerini alsa da tam olarak hangi genin kanserden korunma sağladığı henüz bilinememektedir.
Köstebek Fareleri
30 yılı aşkın bir ömre sahip olan köstebek farelerinin kansere karşı doğal bir korumaya sahip olduğu bilimsel çalışmalar sonucunda belirlenmiştir. Tüysüz köstebek fareleri üzerinde yapılan araştırmalar ve ilaç geliştirme çabaları kansere karşı ümit olmaktadır.
Tüysüz köstebek farelerinde bulunan ”hiyalüronik asit” isimli molekülün kanseri engelleyen özellik sağladığı düşünülmektedir. Hücreler mutasyona uğrasa da söz konusu asit hücrelerinin arasındaki yapışkan madde hücrenin kontrolsüz şekilde daha fazla bölünmesini önlüyor.
Hiyalüronik asit insanlar tarafından da üretiliyor olsa da tüysüz köstebek fareleri tarafından üretilen söz konusu asit daha yoğun ve büyük miktarda olması hasebiyle kansere karşı daha etkili bir özellik sağlıyor.
Yapılan bu tespitler ışığında bulunacak tedavi yönteminin de 5 yıl gibi bir süre içerisinde insanlar üzerinde deneneceği düşünülmektedir.
Bu gelişmeler, kanser araştırma ve geliştirme faaliyetleri için umut verici olsa da tedavinin bulunup bulunamayacağı konusunda umuda kapılmak için çok erken. Sorun, insan metabolizmasının tedavi yöntemine ne gibi tepki vereceği. Hiyalüronik asit insan hücrelerinin ürettiği bir madde de olsa, tüysüz köstebek farelerinin ürettiği söz konusu asidin insanın vücudunda ne gibi etkilerinin olacağı bilinmiyor.
Fareler için çok faydalı olan asit, insan vücudu için yeni hastalıklar oluşturabilir. Yani bir canlı için sihirli bir iksir gibi görünen madde başka bir canlı için zararlı özelliğe sahip olabilir. Doğanın kanunu da bu olsa gerek…